Hırsızlar Cumhuriyeti (Scooth Lynch)
Locke Lamora ölüyor ...
Güzel, iyi yazılmış ve dolu dolu bir kitabı yorumlamak her zaman zordur. Çünkü atlanmaması gereken birçok detay ve söylenmemesi gereken bir sürü sürpriz iç içedir.
Bu yüzden ismi bile harika olan bu kitap gittikçe gözümde büyüyordu. Bende artık bu duruma bir dur diyerek elimden geldiğince anlatılamayacak kadar güzel olanı anlatmaya çalışacağım.
Kitabın kapağında da yazdığı üzere Locke Lamora ölüyor. Yani ölmek üzere. Jean, Locke’un tedavisi olmayan hastalığını yenebilmesi için elinde avucunda ne varsa hepsini doktorlara, simyacılara veriyor. Ancak hiçbirinden istediklerini alamazlar. Artık tüm umutlar Locke için bitmişken, hiç beklenmedik biri kapılarını çalıyor.
Locke’un hayatına karşılık hakkında hiç bir bilgi sahibi olmadıkları, her daim kaçmaya çalıştıkları Karthain’e doğru yol alırlar. ( heh bir karıştırmadıkları orası kalmıştı.) Orada kurallarını bilmedikleri bir oyunu, eski bir dosta karşı oynamak zorunda kalırlar.
Sabetha, Locke’un ilk ve tek aşkı. Kendisine denk olacak kadar akıllı ve kurnaz. Ondan daha güçlü, hırslı, yetenekli ve güzel.
“ Sen zor bir kadınsın Sabetha. Ama zaten yalnızca zor kadınlara aşık olmaya değer.”
Sabetha’nında kitapta yer almasıyla birlikte Locke’un centilmen piçlerdeki geçmişine dair eksikleri tamamlanıyor. Tabi yazar kitabın sonuna doğru bize yeni sorular vermeyi unutmamış. Vebadan öncesine değinen yazar, bize yok artık dedirtiyor.
Bir nevi kazanılan bir nevi kaybedilen oyunun sonunda Sabır Locke’a geleceğine dair kehanetleri söylüyor.
“ Ölmeden önce üç şey elde edecek ve yitireceksin: bir anahtar, bir taç ve bir çocuk.”
“ Gümüş bir yağmur yağarken can vereceksin.”
“ Tüm bu boku kıçından uyduruyorsun.” dedi Locke.
“ Belki “ dedi Sabır.
Açıkçası kitabı okurken bunun son olduğunu sanıyordum ve kitap öyle heyecanlı bitiyor ki “hayır böyle bitemez” diyordum. Ancak kitabın son sözünü okudum ve serinin Emberlain’in Belası olarak yeni bir kitapla devam edeceğini öğrendim. Sabırsızlıkla bekliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder