Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Stefan Zweig)
Düşünün, sabah kalktınız, kahvaltınızı ettiniz, her zamanki gibi postalarınızı alıp bir köşeye çekildiniz. Bir zarf, hayli kalın ve gönderini belli değil. Mektupsa şöyle başlıyor “Sana, beni hiç tanımamış olan sana...”
Stefan Zweig ‘den yine kısa ama içi anlamlarla yüklü bir kitap, bir mektup..
Bu kitabı okurken önce bir çocuğun masum aşkını okuyor, sonra bir kadının tutkulu aşkına inanamıyor, en sonda ise böyle fedakar kadından gelen mektup ya bana gelseydi diyorsunuz. Ne düşünür ne hissederdim. Hiç tanımadığım, tanıyamadığım birinden gelen mektuptan sonra.
Zaten kısa olan kitapta (bir mektuba göre aslında baya uzun ama) çok fazla detay vermek istemiyorum. Ama insan gerçekten bu mektuptan sonra ne yaptı, hayatına nasıl devam etti diye merak etmekten kendini alamıyor.
“ Hep senin etrafındaydım, hep gergin ve hareketliydim; ama sen beni ancak cebinde taşıdığın ve karanlıkta sabırla senin saatlerini sayıp ölçen, yollarında sana duyulmayan nabız atışlarıyla eşlik eden ve senin acele bakışlarının saniyelerini tik taklarının ancak milyonda birinde yöneldiği saatin yayının gerginliğini hissettiğin kadar hissedebiliyordun. ”
Siz de bu kitabı okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız, şimdiden keyifli okumalar:)
Yorumlar
Yorum Gönder